Dipten Alıp Tepeden Satamayacağını Bilmenin Dayanılmaz Hafifliği
Coffee Break Letters #39 - 02.03.2025
Bu yazı için daha uzun bir başlık seçme şansım olsaydı “Dipten Alıp Tepeden Satamayacağını ve Buna Aslında Hiç İhtiyacının Olmadığını Bilmenin Dayanılmaz Hafifliği” derdim.
Beni X’de takip edenler bilir, bir enstrümanda momentum yakalayıp trende oturduğunda, ilk grafik paylaşımımın ardından süreci güncelleyerek takip edenler için trade yönetimi hakkında paylaşımlar yapmaya çalışıyorum. Bu paylaşımlarda sürekli vurguladığım bir şey var:
Amatörler genellikle bir enstrümanın ilk sert yükseliş hareketini kaçırdıklarında, artık çok yükseldiğini düşünüp uzak dururlar. Oysa gerçekten güçlü bir trend başlatacak bir hisse senedi için ilk hareketi yakalamak, bir swing trader açısından hiç önemli değildir. Asıl mesele, ilk sıçramadan sonra hissenin gücünü tartmak ve eğer gerçekten bir “winner” hisse ise en uygun noktadan oyuna dahil olmaktır.
Piyasada - sosyal medyanın da etkisiyle - en iyi traderların dipten alıp zirvede satanlar olduğu gibi bir algı var. Çoğu insan, kazanmak için en düşük fiyattan alıp en yüksekten satması gerektiğini düşünüyor. Ama bu, sadece gereksiz bir stres kaynağı değil, aynı zamanda ciddi kayıplara da yol açabiliyor. Gerçekte, dipleri ya da zirveleri yakalamaya çalışmanıza gerek yok. Bir önceki yazımda da bahsettiğim gibi yıl içinde birkaç kez güçlü trendlerin belli kısımlarını yakalayarak bile endeksi rahatça geride bırakabilirsiniz.
“Düşen bıçağı yakalamak” diye bir tabir vardır. Yani fiyatın düştüğünü görüp, artık daha fazla düşmeyeceğini umarak alım yapmak. Ancak çoğu zaman fiyat daha da düşer ve elinizdeki pozisyon zarara girer. Üst üste gelen küçük kayıplar ya da stop olmak, traderları psikolojik olarak yıpratır. Daha da kötüsü, bazıları zararını çıkarmak için pozisyonu elde tutmaya devam eder ve kayıplar katlanarak büyür. Bu noktada FOMO devreye girer ve trader daha fazla hata yapmaya başlar.
Piyasada zarar etmiş bir trader, kayıplarını telafi etmek için daha agresif işlemler yapmaya meyilli olur. Ama işin ironik tarafı şu: Kaybettiklerini hızla geri kazanma çabası, genellikle daha fazla kayba yol açar. Trend tersine dönmeden önce erken alım yapmak, yanlış yönde işlem açmak ve uygun setup olmadan piyasaya girmek gibi hatalar kaçınılmaz olur.
Bu kısır döngüden kurtulmanın yolu, sabırlı olmak ve sermayeyi korumaktır. Piyasa hareket ediyor diye her an işlem yapmanız gerekmez. Asıl mesele, piyasanın gerçekten uygun hale geldiği noktaları bekleyip, en iyi ihtimalleri değerlendirmektir. Küçük ama istikrarlı kazançlar, aceleyle yapılan büyük riskli işlemlerden çok daha sağlıklıdır. Sürdürülebilir bir sistemin temelinde de bu yatar.
Aslında en karlı hamle, genellikle trendin en güçlü olduğu bölümü yakalamaktır. Trendin oturduğu ve momentumun devam ettiği aşamalarda işlem yaparak riskleri azaltır, doğru bir trend takibi stratejisi kullanarakta karınızı maksimize edebilirsiniz. Bu da demek oluyor ki dipten almak gibi zor bir işe kalkışmadan da ciddi kazançlar elde edebilirsiniz. Trendin ne zaman yön değiştireceğini tam olarak bilmek zaten imkansızdır. Ancak fiyat momentum kazandığında piyasaya girip, momentum azalmaya başladığında çıkarsanız, çok daha rahat ve başarılı işlemler yapabilirsiniz.
Swing trading yapan bir traderın en büyük avantajlarından biri, piyasada olmadığı zamanların da olabilmesidir. Örneğin, #XU100 bazen aylarca yatay ya da testere şeklinde seyredebilir. Ama bir swing trader olarak, sadece en iyi fırsatları bekleyerek ve trendin güçlü olduğu dönemleri değerlendirerek işlem yapabilirsiniz. Bu şekilde, kötü piyasa dönemlerinde büyük kayıplardan kaçınırken, güçlü trendlerden maksimum faydayı sağlamış olursunuz.
Yıl içinde birkaç kez bu stratejiyi uygulayarak, piyasada sürekli olmak zorunda kalmadan bile endeksi geride bırakabilirsiniz. Ancak bunun için sabır, disiplin, duygularınızı ve riski yönetebilme becerisi gerekiyor.
Sevgiler,
Çağan
Okuduğunuz için teşekkür ederim. Bu gönderi ve “Trading & Life” platformu herkese açıktır, paylaşıp bu platformu destekleyebilir ve yeni içeriklerden haberdar olmak için ücretsiz abone olabilirsiniz...”
Bu tip yazılar iyi oluyor Çağan Bey. Bütün hareketleri yakalamak zorunda olunmadığını, meselenin tahmin etmek olmadığını, trendi sürebilmenin önemini, pozisyon boyutlandırmayı ona göre ayarlayabilmeyi, yani kısacası, hard power takılmaktan çok rahatça hareket etmenin önemini anlatan yazılar. Anlattığınız şeylerin somut örneklere dayandığını bildiğim için, inanmaktan ziyade, evet, bilmenin keyfini yaşıyorum, ve biraz daha rahat oluyorum işlemler yaparken. Teşekkür ederim Çağan Bey.
güzel yazı için teşekkürler, elinize sağlık