Trade Sistemimizin Başarısını İstatistiki Olarak Nasıl Değerlendirebilirsiniz?
Coffee Break Letters #47 - 19.05.2025
Hisse senedi piyasasına adım atan çoğu kişi, başarıyı kısa vadede yakalayabileceğine inanıyor. Bu inancın temelinde genellikle stratejiye değil, hayale tutunmak var. Ancak zaman geçtikçe, devam edebilmek için hayallerin ötesinde elle tutulur bir gerçekliğe ihtiyaç duyuyor insan. Başarılı bir sistem, duygularla değil, rakamlarla konuşur. Piyasa ve duygular sizi yanıltabilir, ama istatistik asla yalan söylemez.
Bir trade sistemi, sadece kazandırdığı için iyi değildir. Onu gerçekten iyi yapan şey, sürdürülebilir olması, psikolojik olarak taşınabilir olması ve istatistiksel olarak sağlam temellere dayanmasıdır. Bazen yüzeyde harika görünen sistemler, derinlere indikçe çatırdar. Çünkü kazanç dediğimiz şey, sadece rakamsal değil, zihinsel ve duygusal bir bütündür.
Bu yazıda, 350 işlem içeren, kaldıraç veya kredi kullanılmamış bir swing trade sistemin bir yıllık örnek performansı üzerinden bir trade sistemini nasıl analiz edebileceğinizi göstereceğim.
Not: Bu tablo simüle edilmiştir ve rakamlar örnek amaçlıdır. Lütfen rakamlara değil, aşağıda detaylı açıkladığım istatistiksel parametrelere ve onların bize sunduğu bilgilere odaklanın.
Lütfen aşağıdaki paragrafı çok dikkatlice, birkaç kez okuyun…
Amatörler genellikle istatistikleri yalnızca maddi kazanç veya kayıp açısından değerlendirir. Ancak profesyoneller, istatistiklerin sadece ne kadar kazandırdığını değil, aynı zamanda bu kazancın nasıl elde edildiğini ve bu süreçte karşılaşılan psikolojik zorlukları da ortaya koyduğunu çok iyi bilirler. İstatistikler sadece sonuçları değil, aynı zamanda bu sonuçlara ulaşırken katlanılan süreci ve bu sürecin trader üzerindeki etkilerini de yansıtır.
1. Toplam İşlem Sayısı (Total Trades): 350
350 işlem, sistemin artık tesadüflerle değil, belirli bir mantıkla değerlendirilebileceğini gösterir. Bu büyüklükteki bir örneklem, sistemin istatistiksel geçerliliğini anlamak için yeterlidir. Ancak işlem sayısından çok daha önemli olan, bu sayıların zaman içindeki dağılımıdır. Bu işlemler bir aya sıkıştıysa başka, örneğimizdeki gibi bir yıla yayıldıysa bambaşka psikolojik ve operasyonel anlamlar taşır. Swing trade gibi birkaç gün/hafta süren işlemler için 350 işlem yıllık bazda oldukça yeterlidir ama scalping ya da day trade için bu veri seti pek bir anlam taşımayacaktır.
2. Kazançlı / Kayıplı İşlem Sayısı: 100 / 250
Örnek sistemimizde yaklaşık üç işlemden yalnızca biri kazançla sonuçlanıyor; yani 100 işlem kazandırırken, 250 işlem zarar ettirmiş. Bu oran ilk bakışta sistemin başarısız olduğunu düşündürebilir. Ama kazanan işlem sayısından çok daha önemli olan şey, her işlemdeki kazanç ve kayıp büyüklüklerinin dengesidir. Eğer bir sistem 100 kez kazandığında her defasında büyük kazanıyor, ama 250 kez kaybettiğinde her seferinde küçük kaybediyorsa; bu sistem, sayıca az kazansa bile örnek sistemimizde olduğu gibi toplamda net pozitif sonuç verebilir.
Aslında bu oranın yarattığı duygusal baskı, işin asıl sınavıdır. 10 işlem yaptıktan sonra 7-8 tanesinin zararla kapanması, teknik olarak makul olsa da psikolojik olarak ağır bir yük yaratabilir. Kişi sürekli stoplanmaktan bıkar, sistemine olan güveni sarsılır, “Acaba bu sefer farklı mı yapsam?” düşüncesine kapılır. Özellikle arka arkaya gelen kayıplarda (örnek sistemimizdeki bu oranla 12-15 işlem üst üste zarar etmek istatistiksel olarak son derece olasıdır) sistem disiplinini korumak ciddi bir zihinsel direnci gerektirir. Bu nedenle kazanç oranı düşük sistemlerde risk/ödül oranının yüksekliği çok önemlidir. Örneğimizde olduğu gibi her kazançlı işlemde ortalama %6, kayıplı işlemde ise yalnızca %2 kaybedildiğinde; bu sistem, %30’un altındaki win rate’le bile güçlü bir performans gösterebilir. Ancak bu başarı sadece rakamlara değil, o rakamlar arasında yaşanan iniş çıkışlara dayanabilmeye bağlıdır. Yani sistemin başarısı kadar, trader’ın psikolojik esnekliği de bu oranla çalışabilmenin anahtarıdır.
İstatistiksel olarak anlamlı her sistem, bir “bedel” karşılığında çalışır. Düşük kazanç oranlı sistemlerde bu bedel, sabır ve zihinsel bütünlükle ödenir. Eğer bu bedeli ödemeye hazırsanız, sonuçlar rakamların söylediğinden çok daha fazlasını verebilir. Hazır değilseniz, win rate’i arttırmak için bir şeyler yapmanız gerekir.
3. Kazanç Oranı (Win Rate): %28.57
350 işlemde %28.57 kazanma oranı, birçok kişi için düşük görünebilir. İlk bakışta, bu oran başarısız bir sistem izlenimi uyandırabilir çünkü zihin doğal olarak başarıyı kazanan işlem sayısıyla ilişkilendirir. Ancak örnek sistemimizin gücü, kazandığında büyük kazanmasında yatıyor. Yani mesele, “kaç kez kazandın?” değil, “kazandığında ne kadar kazandın?” sorusuna verilen cevapta gizli. Kazanan işlem sayısı düşük olabilir, fakat bu işlemlerin getirdiği toplam kazanç, çok daha fazla sayıda kayıplı işlemin açığını fazlasıyla kapatıyorsa, sistem istatistiksel olarak anlamlı ve sürdürülebilirdir.
Bu işe yeni başlayanlar, doğal olarak yüksek win rate’lere özenirler. Çünkü sık kazanmak, duygusal anlamda güven verir, sistemin çalıştığına dair sürekli bir teyit sağlar. Ancak profesyonel trader’lar bilir ki asıl mesele bu değildir. Onlar için önemli olan, her işlemin olasılık bazlı uzun vadeli etkisidir. Yüksek risk/ödül oranı ile düşük win rate birleştiğinde, ortaya psikolojik olarak daha zor ama matematiksel olarak çok daha güçlü sistemler çıkar. Bu tür sistemlerde haklı olmak değil, karlı olmak esastır.
Örneğin örnek sistemimizde %28’lik win rate ile %22.5 yıllık getiri elde edilebiliyorsa, bu durum sistemin altında yatan istatistiksel edge’in çok net olduğunu gösterir. Bu edge; hem doğru bir stratejik yapıyı, hem tutarlı bir uygulamayı, hem de belirgin bir psikolojik disiplini işaret eder. Çünkü bu kadar düşük kazanma oranına rağmen pozitif sonuç üretmek, ancak zararları küçük tutup kazançları maksimuma çıkaran bir yapı ile mümkündür.
Ayrıca bu tür sistemlerin bir başka avantajı da, piyasadaki rastgeleliğe karşı daha dirençli olmalarıdır. Yüksek win rate’li sistemler çoğu zaman küçük küçük kazançlara bel bağladıkları için bir dizi beklenmedik kayıpta tüm karlarını geri verebilir. Oysa düşük win rate’li ama yüksek risk/ödül oranına sahip sistemler, birkaç başarılı işlemle tüm portföy performansını sırtlayabilir.
Bu nedenle bu oranlar yalnızca bir istatistik değil, aynı zamanda zihinsel bir eşiktir. Bu eşiği geçebilenler için sistem, sadece kar üretmekle kalmaz, aynı zamanda bir karakter testi işlevi görür. Ve bu testi geçebilen trader’lar, piyasanın sadece teknik değil, aynı zamanda psikolojik boyutunda da ustalaşmaya başlarlar.
4. Ortalama Kazanç / Ortalama Kayıp: %6.00 / %2.00
İşte sistemin kalbi tam da burada atıyor. Her kazançlı işlemde ortalama %6, her kayıpta ise yalnızca %2’lik bir hareket söz konusu. Bu asimetrik yapı, örnek sistemimizin neden istatistiksel olarak güçlü çalıştığını açık bir şekilde gösteriyor. Çünkü bu oranlar bize şunu söylüyor: kazanmak için sık kazanmanıza gerek yok; az ama büyük kazançlar yeterlidir.
Bu matematiksel avantaj, özellikle trend takip eden stratejilerde sık görülür. Çünkü bu tür sistemler, fiyatın büyük hareketlerinden faydalanmayı hedefler. Stoplandığınız işlemler genellikle kısa sürede ve küçük kayıplarla sonuçlanırken, kazanan işlemler uzun süre açık kalır ve fiyatın gidebildiği yere kadar sistem içinde tutulur. Sonuçta kazanç/kayıp oranı lehimize gelişir. Ve bu oran sayesinde, düşük win rate’le bile toplamda pozitif bir netice alınabilir. Benim uzun süredir kullandığım sistemimin temelinde de bu sürdürülebilir mantık vardır.
Ancak bu dengenin sürdürülebilirliği, tamamen sistem disiplinine bağlıdır. Özellikle stop-loss kurallarına bağlı kalmak burada büyük önem taşır. Çünkü bu tarz bir yapı, zararları “küçük” tutmayı şart koşar. %2’lik planlı kaybı %3’e çıkarmak gibi küçük görünen bir esneklik, sistemin tüm matematiksel avantajını yok edebilir. Bu nedenle, sistemin gücü sadece oranlarda değil, bu oranların tutarlılıkla uygulanmasında yatar. Ayrıca bu oranlar, trader’a psikolojik bir çapa da sunar. Her yeni işlemde, “kaybedersem %2 gider ama kazanırsam ortalama %6 gelir” düşüncesi, işlemlere daha soğukkanlı yaklaşmayı sağlar. Bu da korkuya ya da hırsa kapılmadan sistemin gerektirdiği şekilde davranabilmenin temelidir.
5. Risk / Ödül Oranı: 3.00
Her 1 birim zarara karşılık ortalama 3 birim kazanç sağlamak, sadece teknik açıdan değil, aynı zamanda zihinsel olarak da profesyonel bir sistemin önemli bir göstergesidir. Böyle yüksek bir risk/ödül oranı, stratejinin sağlamlığının yanı sıra, uygulayıcının disiplin ve sabrını da ortaya koyar. Özellikle düşük kazanma oranına sahip sistemlerde, bu tür oranlar denge işlevi görür; kayıpların psikolojik baskısını hafifletir ve sistemin sürdürülebilirliğini sağlar.
Ancak, bu oranı gerçek hayatta korumak teoride göründüğünden çok daha zordur. Bu sadece bir sayıyı tutturmak değil, uzun soluklu bir zihinsel dayanıklılık gerektiren bir maratondur. Çünkü böyle sistemlerde çoğu işlem stopla sonuçlanabilir ve kazançlar nadiren gelir. Kazandıran işlemi yakalamak için günlerce hatta haftalarca pozisyonda kalmanız gerekebilir. Sistemin uzun vadede işe yaradığını bilseniz bile, üst üste gelen stoplar sabrınızı zorlar. Beş işlem üst üste zararla kapansa bile altıncı işlemde bu kayıpları telafi edebileceğinizi hatırlamak kolay değildir. Her yeni işlem, önceki kayıpların yükünü de taşır. İşte bu yüzden, bu oranı sürdürülebilir kılmak sadece teknik başarı değil, aynı zamanda duygusal denge ve zihinsel berraklık ister.
Sonuç olarak, yüksek risk/ödül oranı size sayısal bir avantaj sağlar; ancak bu avantajın yaşanabilir hale gelmesi öz disiplinle mümkündür. Excel üzerinde mükemmel görünen bu oran, sabırla yoğurulmuş, stoplarla sınanmış ve kar realizasyonuna direnilmiş yüzlerce işlemin sonucudur. Ve ancak bunu her gün tekrar tekrar sürdürebilen bir trader için gerçek anlamda bir “edge”e dönüşür.
Örneğimizdeki gibi büyük bir örnekleme ve istatistiksel veri setine sahip olmanın en büyük avantajlarından biri, sisteminize doğrudan sağladığı katkılardır. Bu katkılar, stratejinizde ince ayarlar yapmanıza olanak sağlar. Beni yakından takip edenlerin çokça duyduğu bir sözüm vardır: “Sisteminizin neresinde açık olduğunu bilmeden, neyi nasıl düzeltebilirsiniz ki?” İşte bu istatistikler, hem sorunu tanımlamanıza hem de çözüm yolları geliştirmenize yardımcı olur. Örneğin, pozisyona girdikten sonra ilk kar alımını nereden yapmanız gerektiğini belirlemek zor geliyorsa, bir yıl sonunda ulaştığınız risk/ödül oranı bu seviyeyi tespit etmede size yardımcı olabilir. Sisteminizin performansını gerçek verilerle şekillendirerek, hem teknik hem de psikolojik açıdan çok daha sağlam adımlar atabilirsiniz.
6. Beklenen Getiri (Expected Return): %0.29
Örnek sistem, her işlem başına ortalama %0.29’luk pozitif beklenen değer (expected return) üretiyor. Bu oran ilk bakışta küçük gibi görünse de, istatistiksel anlamda ciddi bir avantaj sağlar. Çünkü bu değer, her işlem yaptığınızda uzun vadede cebinize ortalama %0.29 koyduğunuz anlamına gelir. Bunu yeterli sayıda işlemle, disiplinle ve tutarlılıkla birleştirdiğinizde, bileşik getiri etkisiyle yıl sonunda %21.5 gibi bir net kazanca ulaşmak mümkündür.
Bu oran, sistemin pozitif bir edge taşıdığını ortaya koyar. Ancak burada kritik bir soru devreye girer: Bu pozitif sonuçlar sadece birkaç büyük kazanca mı dayanıyor, yoksa kazanç ve kayıplar işlemlere homojen mi dağılmış? Eğer birkaç işlem sistemin büyük kısmını taşıyorsa, sistemin sürdürülebilirliği ve tekrarlanabilirliği sorgulanmalıdır. Ancak kazançlar istatistiksel olarak dengeli şekilde yayılmışsa, bu sistem çok daha güvenilir ve taşınabilir hale gelir.
7. Profit Factor: 1.60
Profit Factor = Toplam Kazanç / Toplam Kayıp = 60.000 / 37.500 = 1.60. Yani örnek sistem, her 1 birim kayba karşılık 1.6 birim kazanç üretiyor. Bu oran, çok yüksek görünmese de istikrarlı ve sürdürülebilir sistemlerin tipik göstergelerinden biridir. Özellikle düşük kazanma oranına sahip sistemlerde, bu seviyedeki bir profit factor oldukça kıymetlidir çünkü sistemin matematiksel olarak “net pozitif” olduğunu gösterir.
Profit Factor (PF), sistemin duygularla mı yoksa sayısal gerçeklerle mi ilerlediğini gösteren en önemli metriklerden biridir. 1.60’lık bir PF değeri, sistemin istatistiksel olarak verimli çalıştığını ve uzun vadede sermayeyi büyütme potansiyeli taşıdığını gösterir. Bu değer, komisyonlar ve diğer işlem maliyetleri düşüldükten sonra hala anlamlı bir karlılık kalıyorsa, sistemin yapısal olarak sağlam olduğunu gösterir. Oranlara göre genel kabul gören değerlendirmeleri aşağıda verdim:
8. Yıllık Net Getiri (Komisyon Sonrası): %19
Başlangıç sermayesi 100.000 TL olan örnek sistemimiz, yıl sonunda 22.500 TL brüt, 19.000 TL net kar üretmiş. Yani giderler ve işlem maliyetleri düşüldüğünde, yatırımcısına %19’luk net bir yıllık getiri sunmuş. Bu oran düşük gibi görünebilir (hele ki bizimki gibi enflasyonist bir ülkede son yıllar için gerçekten düşüktür); ancak finansal piyasaların genel ortalamasıyla karşılaştırıldığında güçlü bir performanstır.
Elbette, bu getirinin iyi mi, yoksa yetersiz mi olduğu konusu tamamen görecelidir. Çünkü finansal performans, kişisel beklentilere, yatırımcının sermaye büyüklüğüne, risk toleransına, alternatif getiri imkanlarına ve ülkenin enflasyon ortamına göre farklı şekilde algılanabilir. Örneğin, %19 net getiri bazıları için büyük bir başarıyken, yüksek risk almayı seven ya da kısa sürede büyük kazançlar hedefleyen biri için sıradan ya da yetersiz bulunabilir. Ya da yüksek enflasyon ortamında bu oran “reel olarak” çok cazip görünmeyebilir. Öte yandan, düşük riskle, kontrollü pozisyon yönetimiyle ve duygusal sürdürülebilirlikle elde edilmişse, aynı oran bir başkası için ideal bir getiridir. Bu nedenle, sistemin başarısını değerlendirirken rakamlar kadar, bu rakamların hangi koşullarda ve nasıl üretildiği, daha belirleyici hale gelir. Çünkü başarı, yalnızca yüzdelik karlarla değil, o karın kişisel dünyamızdaki karşılığıyla da ölçülmelidir.
Yani bu işin görünmeyen yüzü bu getirinin nasıl kazanıldığıdır. Çünkü finansal sistemlerde sadece sonuç değil, sonuca giden yol da çok önemlidir. Bu %19’luk getiri, örneğin yıl boyunca yavaş yavaş, dengeli bir şekilde mi kazanıldı, yoksa 1-2 büyük işlemle mi elde edildi? Sistem yıl boyunca istikrarlı mıydı, yoksa dalgalı bir performans mı gösterdi? Tüm bu sorular, yatırımcının bu sisteme duygusal olarak katlanıp katlanamayacağını belirleyen temel faktörlerdir.
%19’luk net getiri, sadece matematiksel değil, psikolojik ve operasyonel olarak da sürdürülebilir bir yapı üzerine kurulduğunda gerçek bir başarıya dönüşür. Yatırımcının bu getiriyi “alabilmesi” için sadece stratejiye değil, stratejiyi uygulayabilme gücüne de sahip olması gerekir. Sistem çalışıyor olabilir; ama asıl soru şu: Siz bu sistemi çalıştırabilecek sabır, disiplin ve zihinsel dayanıklılığa sahip misiniz?
Bunlar, sistem performansını değerlendirirken göz önünde bulundurulması gereken en temel istatistiksel parametreler. Elbette bunlara ek olarak, stratejinize özel olarak çok daha fazla veri toplanabilir ve bu veriler üzerinden anlamlı yorumlamalar yapılabilir. Ancak tüm bu verilerin nihai sonucu sermaye eğrisi, yani equity curve’dür. Equity Curve, sistemin sürdürülebilirliğini ve duygusal olarak ne kadar taşınabilir olduğunu görsel olarak ortaya koyar…
Sevgiler,
Çağan
Okuduğunuz için teşekkür ederim. Bu gönderi ve “Trading & Life” platformu herkese açıktır, paylaşıp bu platformu destekleyebilir ve yeni içeriklerden haberdar olmak için ücretsiz abone olabilirsiniz...”
*Uyarı: Bu yazıda ve platformda bulunan diğer içeriklerde paylaşımlarımın amacı, finansal okuryazarlığa katkıda bulunmak, piyasalar hakkında farklı bakış açıları sunmak ve özellikle teknik analiz temelli stratejiler konusunda farkındalık yaratmaktır. Bu paylaşımlar, kimseye al-sat tavsiyesi vermek için değil, beni takip edenlerin kendi sistemlerini oluştururken fikir edinmelerine yardımcı olmak için yapılmaktadır. Ayrıca, yatırım tavsiyesi vermeye yetkili olmadığımı da özellikle belirtmek isterim.
Benim kullandığım sistem, yıllarca süren çalışmaların, toplanan verilerin ve defalarca yapılan back testlerin sonucunda, kişiliğime ve beklentilerime göre optimize edilmiş bir stratejidir. Yani tamamen bana özeldir ve bir başkasına %100 uyması mümkün değildir. Burada büyük resmi paylaşsam da, bu resmin altında birçok farklı proses yatmaktadır.
Piyasalar, disiplinsiz ve başkalarının yönlendirmesiyle hareket edenler için oldukça acımasızdır. Amacım, takip edenlerin bilinçsizce işlem yapmasını teşvik etmek değil, tam tersine kendi araştırmalarını yaparak bağımsız kararlar almalarına özendirmektir. Stratejimi anlamaya çalışmak yerine doğrudan işlem açmaya çalışıyorsanız, burada yanlış yerdesiniz. Yatırım, bilgi, sabır ve disiplin gerektirir. Bu bilinçle hareket eden herkes için paylaşımlarımın faydalı olmasını dilerim.
çok teşekkürler elinize emeğinize sağlık.
çok faydalandım çok etkilendim.
Çok güzel bir yazı olmuş. Ellerinize sağlık Çağan bey.